27 Mart 2011 Pazar

pembe ayıcık

Canı sıkkındı o gece... Taksim'de arabasına aldığı müşteriler beklediğinin aksine onu Şişli'ye sürüklemiş, zamanını çalmışlardı. Müşterinin pembe ayıcığı hiç de yadırgamadan taksinin ön koltuğuna kurulmuş donuk gülüşüyle ona eşlik etmişti bu kısa yolculukta. İki kadının Şişli'de duraklama isteğiyle kendini sıkışmış hissetmiş ama itiraz edememişti. Şişli'de bir apartmana giren ve 10 dakikadır görünmeyen müşterilerine kinlenmişti sonunda...
Yelkovanı neredeyse yeni saat için 12'ye yanaşacakken canı sıkılmış sonraki soluğu arabasının dışında sokakta almıştı... Hınçlıydı, beklemeyi sevmezdi, bilmediğini beklemeyi hiç sevmezdi... Ne biçim kızlardı bunlar? gecenin bir saatinde bilmediği bir mahallede bilmediği bir kapı önüne sürüklemişlerdi onu... Onun geldiği yerlerde olmazdı böyle şeyler, böyle davranmazdı kızlar...

Güzel gecenin ardından elinde kahve kupası ve mugı ile yürüyordu, son bir sigara yakmıştı arabasından inerken aynı zamanda ilk olan.... Keyfi yerinde, zihni dalgalı ama algısı yüksek sokağını, evinin sokağını arşınlıyordu. Gözü bordo karosere takıldı önce sonrasında 15w ile parlayan taksi işaretine... Flaşörleri gördüğünde aracın durduğunu anladı...
Adımları ne yavaşladı ne de hızlandı gecenin sonunu önünde görüyor, keyfini sorgulamıyor, sözcük aramıyordu.
Taksicinin onu gördüğünde yaklaşacağını, konuşacağını beklemiyordu ama bazı şeyleri öğrenmişti zaman içinde...

-Ya buralarda sigara bulabileceğim bir yer var mı?
-Şurada aşağıda bir market var
-Hmm, pekiyi bir dal alabilir miyim?
-Ya öyle söylesene birader, ama mentollü ona göre...
-Olsun ama ateş de lazım, çakmağımı aldı karılar!!!
-Hmm, Bahçeşehir taksisi misin? Kolay gelsin....
- Buralar hep böyle mi? Rezil oldum Taksim'de, orospu mudur, kaşar mıdır karılar!!!
-Ayı güzelmiş.... İyi geceler....


Hiç yorum yok: