25 Aralık 2009 Cuma

Yaşam An-ı

New York'un filmlerle saışı yapılmış meşhur Natural History Museum'undayız. Bankoya yaklaşıyorum, City Pass alarak giriş yapmak niyetindeyim. Bankonun arkasında 2 hanım teyze var. yakınımda olana soruyorum:
-City Pass almak istiyorum, yardımcı olabilir misiniz?
-City Pass mi, ben ilgilenmiyorum yalnız şuradaki genç hanımefendi size yardmıcı olacaktır..
diyor solumuzu göstererek
Ben safım, ben turistim
Bakıyorum genç hatun falan yok, acaba gelecek mi diye sorguluyorum bir an ama fazla da duraksamıyorum
-Pardon hangi genç kızı dediniz?
-"........ i am sorry for that V" diyor bizimki diğerine
---hassiktir asıl "sorry" olan benim,
Ben safım, ben turistim, espirini başka zaman yap....

20 Aralık 2009 Pazar

New York'ta Halloween

Daha gitmeden uyarmışlardı beni:

-"Halloween gecesi dışarı normal kıyafetle çıkma, kendini garip hissedersin" diye

Bunlar da her boku abartıyorlar demiştim kafamda ama bir yandan da eğlenceli bir gece olmasını umuyordum. Halloween günü güneş yavaştan az katlı binaların arkasına doğru gizlenmeye başladığında Brooklyn'deydim. Önümde garip bir bira (bknz. foto 1)... tabi bu bira geniş ailenin yalnızca bir üyesi :)...



foto 1: bira "pumpkin ale" mekan "vox pop"





Aslında ilk gözlemlerim 31 Ekim'den çok önceleri başladı. Daha şehirde ilk uzun adımlarımda kimi yerlerin önünde uçsuz sıralar görmeye başlamıştım. Sanki aybaşı Ziraat Bankası önü. Bu dükkanlar kostüm dükkanları evet sadece kostüm satıyorlar ve tahminimce yıllık cirolarının yarısını Halloween döneminde yapıyorlar. Bu işi ciddiye alan insancıklar aylar öncesinden kendi kostümlerini tasarlamaya veya kurgulamaya başlıyorlar, bireysel çalışmaların yanında grup kompozisyonları da sıkça rastlanabilen çabalardan. Biz hazırlıkları biraz daha basite indirgedik, K-Mart'tan 2 gün kala aldık kostümlerimizi %50 indirimden... Özgünlük katmak için pek fırsatımız da olmadı anlayacağınız...

Brooklyn'in bu mahallelisi hispanik ağırlıklı işçi sınıfı yeni göçmenler ama herkesten de var buralarda da. Çocuğunun elinden tutan atıyor kendini sokağa şeker ve çocuk istiyor bahane, erişkinler de keyif alıyor bu işten... Onlar da kostümlü, garip-sıradan, kötü-iyi, ucuz ve pahalı sayılabilecek kostümler üstlerinde...


Resimdekiler; solda bir kol bir bacak kolpa örümcekadam, bıdık süperman, iki adet iskelet, bir geyşa ve bir cadı sokakta ayaküstü muhabbetteler...

Bu manzaralar biraz daha cesaret veriyor kostümlü geçecek gecemiz için, yürüyüş Greenwich'ten başlayacak biz de orada olmalıyız... Evde çerçabuk kostümler giyildi, makyaj hazırlandı ve işte gecenin yıldızları karşınızda...




Evet bir Johnny Depp bir ben, ben de biliyorum :)... Kostümü getirdim İstanbul'da ilk fırsatta yeniden giyeceğim (ilk geldiğim hafta 2 gece bu gömlekle yattığımı itiraf etmek istedim bu arada, ama baksanıza, tiril tiril). Pantolon gibi görünen de bildiğiniz lastikli dondur ona göre...

İlk fotoğrafta aynadan yansıyan da Pocahontas... Kendisini Kuzey Amerika ormanlarında böyle görüntüledim (daha sayısız ve tarifsiz fotosu var Pocahontas'ın ama bu şimdilik yeter)...


Geceden fotolar için bir video hazırladım(ben değil aslında muvee hazırladı) onu da size sunmaktan gurur duyarım... Herşey mükemmel değildi o gece, korteje katılma arzumuz bariyerlerden dolayı bışa çıkarken, başka bir giriş arayışlarımız yağmurun serin tokadıyla yarım kaldı. Ama öyle yada böyle eğlenilesi bir etkinlikmiş Halloween ve iyiki de kostüm edinmişiz kendimize...



15 Aralık 2009 Salı

Zaman yolculuğu!!

Mümkün müdür, gerçekleştirilebilir mi, yoksa sadece teorinin sayısal çalışmalarında mı yer almaktadır?
Zaman yolculuğu mümkündür. Deneyimlemek için gerekenler;
bu yolculuğa çıkmaya kararlı, her türlü sonucunu kabullenebilecek bir grup insan, ki bunlar birbiriyle iyi iletişim kurabiliyorsa deneyim eşsiz olur,
miktarı bünye bazında farklılık gösterebilen ancak yadsınamayacak miktarda rakı,
çok aşırıya gidilmeden, mideye yüklenilmeden yenmiş aperatif ve ara sıcak, tersi durumlarda zaman yolculuğu sıfır numarada stand-by da kalacak, gerçekleşmeyecektir,
kandaki rakı düzeyinin düşmesi durumunda her an ulaşılabilecek envai çeşit alkol barındıran içecek.
Bunların hepsine sahipsiniz, bilime katkıda bulunun... Zaman yolculuğu için startı verin... Beni de çağırın yolculuğa...

İş geliştirme!

can sıkıntısnın diğer adı iş geliştirmeymiş....

3 Aralık 2009 Perşembe

New York'ta ilk günışığı...

Gün saymak değil niyetim ama ilk gün bu. Senelerce filmlerde izleyip gördüğüm meşhur New York'ta gündüz gözüyle dışarı çıkıyorum. Serin havaya çıkmadan evde atıştıracak birşeyler bakıyorum, buzdolabı dolu sayılır dolaplarda da sıra sıra kavanozlar paketler... ama ekmek yok. Ekmeksiz kahvaltı olmayacağından! ve günün planının dikte ettikleri düşünüldüğünde en doğrusu kahvaltıyı dışarıda etmek. Asansöre binerken Annabel'in sözü var aklımda; "komşular sorarsa arkadaşıyım dersen sevinirim, sürekli evi kiralıyor gibi görünmek istemem". Apartman kapısını açıyorum, dışarıdayız. Hava berrak, gerçekten sanki güneş ışınları herhangibir toz zerreciğinin gölgesini taşımıyor üzerinde. Gideceğimiz yer Union Square, metroya yürümek birkaç dakika. İnsanlara bakıyorum sanki farklı olmalarını bekliyor gibiyim, Türkiye değil, Avrupa da değil, bambaşka bir kıta ya burası! Gördüğüm insanlar çok güzel, çok çirkin, çok mutlu, çok herhangi bir şey değil, insan işte, vasati...
Metrosu meşhur New York'un, neden? Dünya'nın en güzel metrosu olduğu için mi? yoksa en uzun? en hızlı? en eski? Hayır ama anlaşılan o ki; Birleşik Devletler'deki en kapsamlı metro New York'ta ve burası New York o yüzden herşeyi meşhur. New York bir ürün, ABD'nin en çok satan ürünlerinden biri.
Neyse, yolculuk başlasın değil mi, 2 haftalık MetroCard 51$ buna tüm metro hatları ve otobüsler dahil, hiç tereddüt etmeyin alın. Yok efendim 2 binişti, şu bölgeydi falan hiç takmaya gerek kalmaz... bu arada günlük sınırsız da 7$ sanırsam...



Güney New York Metro Haritası



Bu linkten tam haritayı pdf olarak inceleyebilirsiniz, ama yazdırmaya gerek yok, metro istasyonlarından bulabilirsiniz. Local ve express istasyonlara dikkat etmek gerekiyor, durmasını beklediğiniz trenler son sürat önünüzden geçerse sebebi budur.

http://www.mta.info/nyct/maps/subwaymap0911.pdf



Union square, 14.sk doğuda önemli bir transfer merkezi olmanın yanında sokak ressamlarının, pazartesileri organik pazarın ve yoğun insan trafiğinin buluştuğu bir meydan. Yakın çevresinde öğrencilerin zaman geçirdiği Washington Square ve East Village'ın barlar sokağı ama en önemlisi Bengisu'nun Kaplan Center'ının olduğu Astor Place var. Plan şu, Bengisu etüd saatlerini doldurmak için giriş yapıyor, imza atıyorlar kayıt defterine giriş saatleri ile birlikte ve haftalık 22 saatin doldurulması (en azından bu saatlerin %85'i) zorunlu kılınıyor, sonra çıkıyor birlikte geziyoruz, ilerleyen saatlerde de çıkış için yeniden gidip imza atıyor. :)



Bengisu yokken East Village'da turluyorum ama fazla uzaklaşmıyorum yolu bulamam diye. Foot rub 10 dakika 15$, back rub bu kadar falan sayısız masaj dükkanı, bunların sahipleri ve çalışanlar hep Asyalı... Neyse Bengisu geliyor, açız, Turkey&Brie sandwich yiyorum Cosi denen bir yerde Bengisu daha hafif takılıyor. Her ne kadar peynir hayranı olsam da, brie denen kaymak kıvamlı yağlı peynir bana ağır gelmiştir bu sandviçte, ama hayranları da çoktur, aldığım sandviçin 1690 kalori çekmesindeki sebep de bu peynir olsa gerek. Bengisu çıkış kaydını yaptıktan sonra Bengisu'yu işine bırakmak üzere 90.sk doğuya gidiyoruz, bu sefer gitmiyorum restorana ne de olsa çok fırsatım olacak hatta yemek yemeğe bile gidilebilir başka birgün...



Harita varya elimde, Central Park'ı doğudan batıya geçerim diye yeşile veriyorum kendimi... Sakin park, ama iş çıkış saatlerinden sonra koşmaya, spora daha çok insan geliyor sanırsam. Parkın içinden bildiğiniz yollar da geçiyor hem otomobillerin hem de faytonların kullandığı... Tabi gelmişken birkaç poz çekiyorum.



En kısa parkurda fayton turu 14$, bu resimde güneye 59.sk doğru bakıyoruz...

Sabah Bengisu ile Union Sq.'de fotoğraflarını çekmeye çalıştığım sincaplar sekiyor ağaçtan yere oradan geri ağaca sizden birşey göremeyince. Patikaları ve yolu takip ediyorum, umduğum yerden daha güneye çıkıyorum ama amaç da zaten gezmek değil mi! 59.sk 8.av Trump tower ve benzeri şık bloklarla bezeli, iş çıkış saatine denk geldiğimden metro istasyonuna doğru yönlendiğimde meşhur rush-hour insan akışını hissediyorum. Kendi mahalleme, Chelsea'ye dönüyorum ne de olsa sabah kahvaltıyı evde yapmak daha keyifli olur, markete gidiyorum.

Aç birisi için marketler cennet, aynı zamanda da para tuzağı. Herşeyin hazırı, bol çeşidi güzel şarküteri ve peynir standları bezeli markete serpiştirilmiş. Zaten yemek alışverişi seven benim gibi birisi için yeni tatlar denemek için biçilmiş kaftan. Marketlerin tek eksiği %6 alkolün üzerinde içecek satmıyor olması, şarap-vodka-cin vs. için liquershopa gitmeniz gerekiyor. Kasada ilk sürprizlerden biri karşılıyor beni: kimlik soruyor kasiyer bira aldığım için, 21'den küçük gösterdiğimi sanmıyorum ama kural kuraldır ne de olsa. Tahmin bile edemeyeceği bir dilde tanımadığı bir kimlikte bir tarih gösteriyorum kasiyere, sorun yok.

Yolculuğun yorgunluğu üzerimde olsa gerek, birşeyler atıştırdıktan sonra kablo tvnin önünde hafiften gözlerim kayıyor, Bengisu telefonumu çaldırdığından buluşmak üzere 42.sk Times Square'e doğru sokağa atılıyorum. 30.sk 6. av.'dan 42.sk 8.av'a 15 dakikada erişiyorum. Serin hava açıyor uykumu biraz, Times Sq.'da kırmızı ışıklarla etraftakilere fotoğraf çektirmek için gel gel yapan merdivenlere çıkıp oturuyoruz. Etrafı izlemek keyifli, sadece izlemek o akşam için yeterli. Evde sake içiyoruz birkaç yudum ama keyfi erteleyelim bu seferlik, iyi geceler...

27 Kasım 2009 Cuma

New York! hello...


Uçak biletimi THY'den aldım, çok değil 3 hafta kadar öncesinden, maliyeti 1200 TL, direk uçuş aynı zamanda United Airlines ortak uçuşu. Flexi puanlarım aslında daha fazla olmalarına rağmen ayda en fazla 200 tl'lik kullandırdıkları için 200*1.5=300 tl değerinde indirim yaptı biletimden. Adios'u herkese tavsiye ederim 3 kat puan ve sınırsız kullanım veriyor... Kardeşim şimdi Fransa'da ve hiçbir bedel ödemedi uçuşu için...
Tabi söylemeden geçmeyeyim, benim vize almaya ihtiyacım yok sadece internet üzerinden doldurulan ESTA formu onayı ile 90 gün süreli turistik veya iş amaçlı ABD'ye giriş yapabiliyorum (UK pasaportum var). Umarım birgün biz de bütün Avrupa ülkeleri, Kore, Japonya vb. ülkeler gibi vizesiz dünyayı gezebiliriz. Bu sayede açık büfe kumsal otellerinden çıkıp göbeğimiz yerine biraz vizyonumuzu genişletme fırsatımız olur belki...
Uçağımızın havada bulunduğu süre yaklaşık 10 saat ama taksisi, kalkması hazırlanması vs. toplam 11 saat diyelim biz buna... Uçaklar doğal olarak geniş gövdeli 3+4+3 dizilimine sahip Airbus. Uçuş konforlu, her koltuğun kendine ait 10-11'' LCD ekranı var. Kulaklığınızla müzik, film, dizi, oyun... 2 öğün servisi arasında size zaman geçirtmekte başarılı... yemekler de ortalamnın üzerinde lezzet ve sunuma sahip.

Uçağın indiği zamana doğru ileri saralım biraz... İndiğimiz gibi siyah görevliler sizi "immigration officer"ların olduğu sıralara doğru yönlendiriyor. Herkes aynı sıraya giriyor ABD vatandaşları hariç. Yaklaşık 70-80 dakikada ancak ulaştık onların "immigration officer"larına... sıranın uzun sürmesinin sebebi sol başparmak sol el, sağ başparmak sağ el taramaları ve fotoğraf çekimi safhaları. Neden siyah görevliler yönlendiriyor diye yazdım diye sorgulamayın, bu "officer"ların hepsi beyaz erkek... ABD sınıflarına merhaba demeye başlıyoruz ya...

Bagajımı aldım, hemen bir çekçek var mı diye gözatıyorum, fiyat 5$, kapı önüne kadar gitmek için çok fazla ama, Airtrain kullanarak toplu ulaşıma geçecekseniz ve yükünüz benimki gibi 50kg sınırını zorluyorsa bence alın. Havaalanından (JFK) Manhattan'a taksi sabit fiyat 45$, ben daha çok diye anımsıyordum, shuttle servisler 15-20$ arası, bir kişiyseniz mantıklı ama 2 kişi ve üzeri ben taksiye binin derim. Ben ne yaptım? Gezinirken shuttle kiosku bulamayacağımı anlayınca kapı önündeki otobüslerden birine bindim 15$'a Penn Station'a giden... Penn station 34 sk. 8 av.'da oradan eve yürüme mesafem birkaç yüz metreden fazla değil...

JFK'deki temizlik görevlileri hispanik, otobüs şöförümüz Koreli, biletçimiz uyanık bir siyahtı. Otobüs daha havaalanından çıkamadan korkunç beklemeler yaptı ki benim içime sıkıntı oldu. Çünkü ben çoktan evi bana açacak Annabel'e haber vermiştim. Manhattan Grand Central tren istasyonuna varmamız 1 saat kadar çekti(filmlerden bildiğimiz istasyon)... oradan 2 kişi bir minibusle Penn stationa aktarılacağız... Bu arada dikkatimi çeken bir nokta, hem otobüste hem de minibüste olan şu not "Tips are greatly appreciated". Minibüs Penn otel'in önünde durdu, şöför geldik dedi ama ben buradan gidebileceğimi sanmıyorum, diğer müşteri amerikalı ama New Yorklu değil... İstasyona gelecektik burası değil sanki diyorum, ben de bilmiyorum diyor... Çinli minibüs şoföre beni bu adrese bırakırsan seni "appreciate" ederim diyorum, ışığı görüyor gidiyoruz. Sokağa girdiğimizde kapı numarasına bakıyoruz "337";
-Threehundred and thirtyseven

ş-yes yes, se se seven

-no, no, three three seven (aha diyorum herif beni buarada indirse ben bulurum artık)

ş-se se seven, there!

bakıyorum, kapı numarası 337, evet geldim, bavulları bagajdan alıyor eline 10$ sıkıştırıyorum...
Annabel'i arıyorum, çok beklettiğim için mahçubum, dış kapıyı açıyor, asansörle 8.kat...


Chelsea 30. st 8&9 av.

Daire ilandaki fotoğraflardaki gibi, Annabel İrlandalı, telefonda anlamıştım Amerikalı olmadığını. Evin sahibiymiş (asıl kiracısı). Bir dosyada harita ve bir sayfa yazı hazırlamış nerede ne var vs. şeklinde, bilgilendiriyor beni, çok yorgunum, "depozit" soruyorum gerek yok diyor, "çıkarken de anahtarı şuraya bırak", "kapıyı kapat çık"...

-Bye bye, Annabel... Merhaba Tolga'nın New York Manhattan'daki evi...








New York! ama nasıl?

25 ekimde Atatürk Havalimanından başlayan New York gezim 9 kasım paazartesi günü yine aynı noktada son buldu.... Burada yazacaklarım parça parça alıntılar, ara ara genel izlenimler ve intibalar olacak...Yazım akışı içerisinde bazen daha özelime inebilirim bu da şaşırtmasın..

NYC'ye gidişim şekillenmesi Bengisu'nun programına bağlı idi yaz boyu... İzin kullanmadım, kendimi muhtemel gelişmelere göre herşeye açık tuttum ve sonunda Bengisu NYC'ye gitti. Ben de tatil ve özlem gidermek için yola koyulduğumda 5 haftası dolmuştu. Kalacak yer planlarında tutacağı, yerleşeceği ev önemliydi Bengisu'nun... sonuçta ev arkadaşları, evin yeri, olanakları önemli olacaktı. Olmadı, Manhattan'dan bir yer bakmaya başladım 2 hafta süre için... Otelleri direk unut zaten, bu yaştan sonra hostelde de kalmam; tek seçenek ev kiralamak... Çok meşhur "craigslist"ten her ne kadar daha ucuz görünse de vazgeçtim. İletişime geçtiğim birçokları üçkağıtçı, kimisi kıl, diğerleri ise umarsız idi. Aracı olarak çalışan www.airbnb.com sitesine yüklendim bundan sonra ödeme kredi kartı ile, aracı firma güven veriyor, resimler vs hepsi tamam... Tavsiye ederim... Bu arada tatil döneminizi giriyorsunuz ve size teklifler yağmaya başlıyor. Bunun yanında pazarlık şansınız da var uzun dönemler için, unutmayın. Önce East Village'da 120$(gecelik)'a bir studyo bulmuştum ama siparişi tamamlamak için 36 saat bekleyince araya birkaç günlüğüne başka bir kiracı girmiş benim yaptığımı sandığım rezervasyon da düşmüştü.

Sonuç: yazılan yüzlerce talep ve emailden sonra Chelsea'de 30 sk. 8-9 Av. arası bir studyo tuttum. Diğerinden biraz daha pahalı idi ama zamanında hareket etmezsen NYC böyle. Gittiğim tarihlerdeki tursitik senelik olaylar Halloween ve NYC Maratonu.

Bu arada fiyatlara bakarsanız şimdi tünel-galata bölgesinde günlük stüdyolar kiralanmaya başladı, fiyatlar pek farklı değil.

5 Temmuz 2009 Pazar

Emilliana Torrini

Her sene düzenlenen İstanbul Caz Festivali'nin bu yılki programını aylar öncesinden biliyordum. Genç Ozanlar teması altında gelecek olan Emilliana Torrini kızımızın konserine bileti aylar öncesinden almıştım. Biletixten aldığım için kapıdan teslim alacaktım bileti hiç sıkıntı yoktu. Bengisu ile güzel bir akşam geçiririz diye düşünmüştüm önceki senelerdeki gibi...
Aylar geçip festival vakti yaklaşırken Bengisu Bursa'daki kuzeninin nişanlanacağını, bu nişanın da konserin olduğu günü denk geldiğini söylemeye başladı. Nişana giderse bozulup bozulmayacağımı, yerine başkasını bulmamın sıkıntılı olup olmayacağını sormaya başladı. Ben de bu uyarıları dikkate alarak haftabaşından Bengisu'nun yedeğini aramaya başladım. Sonunda Selin'le anlaşıp saat 9:00'da başlayacak konserden önce saat 8:00'de İstanbul Modern'de buluşmaya karar verdik. Saat 8:30'da konser alanına giriş yapmak için Biletix gişesine gittik. Her zamanki gibi kredi kartımı uzatıp biletimi istedim, görevliler biletlerimi bulamayınca aylar öncesinden alınmış olan biletlerin nasıl olmadığını sorguladık ama görevliler Biletixin bir hata yapmış olabileceğini ifade edip bizi içeri geçirdiler. İçeri girer girmez hemen biralarımızı alalım dedik malumunuz sıralar çok uzun olabiliyorbazen... Selin kendisini konsere getirdiğim için biraları ısmarlamayı önerdi, kabul ettim. Biraları aldık konser alanının kenarındaki oturak kılıklı yerlerde birazmızı yudumlamaya başladık. Konser saati yaklaştıkça alanın dolmaması beni şaşırtmış, Emilliana'nın radyoeksen destekli popülerliğinin alana yansımadığını düşünmeye başlamıştım. Festival'in Genç Ozanlar temasından olmasına rağmen dinleyici yaş ortalamasının yüksek olması bende "demek o kadar da genç değilmiş Emilliana" fikrini geliştirdi. Olsundu, açık havada güzel bir müzik ziyafeti bizi bekliyordu.. Hem de konseri en önden izlememize engel bir kalabalık da yoktu (şaşkındım). Önce baterist çıktı peşinden de gitarist... Piyanist de sahne alınca artık Emilliana'yı bekliyordum ama... Aksaçlı piyanist piyanonun tuşlarına basıp şarkı söylemeye başlayınca şaşkınlığım bin kat arttı... Aynı anda taşlar yerine oturmaya başladı... Kapıda olmayan biletler, boş konser alanı, ortayaş üstü dinleyiciler... Selin'in çantasındaki festival programı hepsine kapak oldu... "Genç Ozan" Emilliana Torrini 15 Temmuz Salı İstanbul Modern'de...
Hepinizi beklerim, güzel olacak...

28 Nisan 2009 Salı

Özet

1 HAFTA 7 GÜN
1 GÜN 24 SAAT
1 HAFTA 168 SAAT
GÜNLÜK ÇALIŞMA SAATİM PAZARTESİNDEN CUMAYA 13
CUMARTESİ 8
HAFTALIK ÇALIŞMA SAATİM 73
İŞE GİDİŞ -GELİŞ GÜNLÜK TOPLAM 1.5 SAAT (GEÇ ÇIKTIĞIMDAN)
İŞE GİDİP GELİRKEN HARCANAN ZAMAN 9 SAAT
SABAH İŞE GİTMEDEN HAZIRLANMAK İÇİN GEÇİRDİĞİM ZAMAN 0.5 SAAT
TOPLAM SAATİ 3
GÜNLÜK UYKUM ORTALAMA 6 SAAT
HAFTALIK TOPLAM 42
HAFTALIK BANYO SAATİ 1
ZIÇMA İŞEME SAATİ 2 (EVDEKİLER)

HESABEN BOŞ VAKTİM 168-73-9-42-3-1-2 = 38 SAAT
OHAAA YEMEK, EĞLENCE, SPOR, SEVİŞMEK, TV, KİTAP, MÜZİK, GAZETE, AİLE VE ARKADAŞ TELEFONLARI&GÖRÜŞMELERİ İÇİN TOPLAM 38 SATİM VARMIŞ....
BU HESAPLA GÜNLÜK 5 SATİN ÜZERİNDE NASIL OLUYOR DA YETİŞTİREMİYORUM ANLAMADIM

21 Şubat 2009 Cumartesi

günde(n)

Geçen hafta bilmemşu Button'ın gari hayatı mı ne... o filmi izledim. konusunu biliyordum filmin zaten ona da takılmadım. beğendim filmi, en azından sıradan değil. ama filmden değil filmi izlerken kendimde gelişen izlenimden çok etkilendim, gözyaşlarına boğuldum çok uzun zamandır boğulmadığım kadar... hıçkırmadım belki ama çok ağladım sabah ofistekilerin farkedebileceği kadar çok.... Kendi kendime kaçan zamana, giden fırsatlara ve benim bekleerek hayatı izlememe ağladım... sonra "ne olmak isteyeceğim kadar gencim ne de olmam gerektiği kadar büyüğüm" diye düşündüm... çocuk sahibi omayı düşündüm, yaş oldu 30 dedim bundan sonra birden fazla çocuk zor diye düşündüm... ama en çok geçen zamanda yapnak istediğim ama yapmadığım, yapmak isteyeceğim ama hiç bilmediğim şeylere üzüldüm. gözyaşlarımdan aile sorunlarına atladı gündem de ben de kendimi unuttum... evde işler kötü, oldukça kötü... ve belki de ben suçluyum diye düşünüyorum kimi zaman gerektiği yada olması beklenildiği (onurlu yaklaşım tadında) gibi davranmadığım için... kendim sonraları okumak için yazdım bu satırları... unutmayayım diye, yapmak istediklerimden nasıl çekindiğimi bileyim diye...

26 Ocak 2009 Pazartesi

OLMAZDI

Bilemiyorum kendimi... İhtiyaç duyduğum şeyin ne olduğu hakkında şu kadarcık fikrim varsa ne olayım.... Neyi arıyor, neyi arzuluyorum? Hiç, hiçbirşey yok öyle başkaları gibi arzuladığım. Basit bir düzen içerisinde evim, arabam, güzel bir ailem olsun derdim herhalde ama bunlardan ve getirdikleri sorumluluktan kaçınıyorum. İyi o zaman, boşver değil mi bütün bunları, gününü yaşa değil mi? Yok! O da olmaz... Ya ileride başıma şu gelirse ya işsiz kalırsam ya 60 yaşında emekli maaşıma tamah etmek zorunda kalırsam? Ev kirası ödenir mi emeklilik maaşıyla, yada dışarıda yemek yenir, tatile gidilir mi? Hem tek kişilik paketler hep daha pahalıdır turlarda...
O zaman, ödemeye başla bireysel emeklilik planını sonra aç kalmayasın diye... Ne bugünün keyfini çıkarabil, ki muhtemelen her anlamda en keyif alınabilecek dönemdir bu, ne de geleceğe umutla bak!!!!!! Boktan ki ne boktan.... Teşekkürler ilk çocuk olmak teşekkürler anne-baba teşekkürler bana ama en fazla bana bunları bilip de kanepeden götünü kaldıramayan bana... Kendisi için hiçbirşey yapmayan sadece zamanın her işi yapmasını bekleyen bana... Sonraları geriye dönüp vay efendim benim potansiyelimvardı ama yapmadım/yapamadım pişmanlığına yataklık eden bugünkü bana. Yarın daha çok kızacağım sana becermediklerin için yaşayamadıkların ve bana hiçbir zaman yaşatmayacakların için şerefsiz...
Merak etmeyin birazdan başımı yastığa koyunca bunları hepsi unutulacak, günlük rutin kendisini tamamlarken bu yaznın ifade ettikleri orta vadeli periyotlarla gelip çatacak buraya ama ne fayda, götüm hala o kanepede...